11 Mayıs 2010 Salı

Goes'ta günler geçerken..

Günler geçip gidiyor Goes'ta. Neredeyse 2 ay olacak. Sanki aylardır burda gibi hissediyorum kendimi. Garip. Ama güzel zamanlar geçiriyorum burada. Geldiğimden beri bir sürü yer gezdim. Ulaşım sisteminin bu kadar rahat ve kolay olmasını beklemiyordum ama kolaylıklar işime yaradı :) Geldikten 1 hafta sonra Utrecht diye bir şehre gittim Burçinle birlikte( buradaki diğer Türk asistanla) Utrecht. Hollanda su yönünden çok zengin. Bunu tüm şehirlerdeki kanallardan,göllerden görebilirsiniz. Utrecht de öyleydi. Kanal boyunca yürüdük, tüm gün yürüdük. Dom Tower'a tırmandık. Çok yorucu bir turdu ama en yükseğe tırmanıp şehri izlemek keyifliydi. Leonieyle tanışıp bütün akşamı birlikte geçirdik. Ertesi gün kiliseye gittik :) Pazar ayini, rahip olma töreni izledik. Bu gezinin sürpriz kısmıydı. Kilisede ki herkesin saçı beyazdı :) Farklı bi deneyimdi. Sonra yine bütün gün şehirde, kanalın etrafında yüryüş..

Utrecht gezisinden bir kaç hafta sonra, Brüksel'e gitmeye karar verdik. Brüksel Goes'a 2 saat. Başka bir ülkeye gidiyosunuz ve 2 saatte :) Farklı bir ülkenin sınırına girdiğinizi cep telefonunuza gelen mesajla anlayabiliyosunuz sadece :)
Brüksel'de Central Station'dan hemen Grand Place'e gittik. Zaten çok yakın. Grand Place gerçekten de güzel bi alan. Kafamı kaldırıp binalara baktığımdan vayy be dedim içimden. Binalar şahane, üzerlerinde bir sürü heykel, işlemeler vs. Çok farklı bi atmosfer. Sonra Grand Place etrafında dolaşırken tesadüfen çikolata ve waffle dükkanlarının arasında bir kalabalıkla karşılaştık. Neye baktıklarını anlamaya çalışırken meşhur Maneken Pis'te olduğumuzu farkettik. Bu Maneken Pis meşhur bi veled, işeyen çocuk heykeli :) Brüksel'de çok meşhur. Her yerde onunla ilgili hediyelik eşyalar ve çikolatalar :) Maneken Pis'i de gördükten sonra meşhur waffle dan yemesek olmazdı :) Dondurmalı, meyveli, çikolatalı kocaman bi waffle'ı "Amaan bi daha mı gelcez Brüksel'e yiyelim" diyerek mideye indirdik. Waffle gerçekten güzeldi bu arada :)

Daha sonra ne yapsak nereye gitsek diye düşünürken, üzerinde Sightseeing yazan otobüslerden birine binmeye karar verdik. 10 dan fazla yere uğruyo bu otobüsler ve 24 saat boyunca aynı bileti kullanarak istediğimiz yerde inip, binebildiğimiz bi tur. Ama şansımıza biz en kötü tur şirketini seçmişiz :) Çünkü şöyle ki bize dağıttıkları kulaklıklarla koltukların önündeki radgo gibi bişiden tur boyunca nerde olduğumuzu falan anlatan kayıtları dinleyebileceğimiz söylendi. 5 dilde falan kayıt var ama hiç bişey anlaşılmıyodu. Eğer bunu Brüksel'e gidecek birileri okursa, yeşil renkteki otobüsleri seçmeyin :)
Otobüse bindik ve adını hatırlayamadığım bir sürü yer gördük. En son durak olarak da Atomium ve MiniEurope'a geldik. O gün ikisini de görmek istedik fakat saat geç olduğu için ertesi güne bıraktık. Gece kalmak için otelimizi ayarladıktan sonra tabiyki de yemek yemeye gittik :) Brüksel'de midye yemek lazımmış, tamamen midye restoranlarından oluşan bi sokak bulduk ve o güzel restoranlardan birine oturduk :) Ben tabi ki de midye yemedim :D Ama tadına bakmaya çok yaklaştım :) Ağzıma bir tane midye aldım, dişimin değmesiyle mideme gitmesi aynı andaydı sanırım :D
Ertesi gün ev arkadaşım Katrin de bize katıldı ve Atomium'u görmeye gittik. Atomium şahane bi yer. Demir atomunun 150 milyon kat büyütülmüş hali. 1958 yılında yapılmış olması da oldukça ilginç geldi bana :) Uzaktan muhteşem görünüyo. Bir sürü fotoğrafını çektim elbette. Sonra içine girip içinde ne var ne yokmuş görebilmek için önce uzun bir bilet sırası, sonra da uzuunnnn bir asansör sırası bekledik. Fakat içi beklediğim gibi ilginç değildi, artık ne beklediysem :D Atomiumun içinde olmanın tek güzel yanı yüksekten Brüksel'in bir kısmını görebilmiş olmaktı :D
Atomium sonrasında MiniEurope'a gittik. Avrupadaki meşhur olan herşeyin minyatürünü yapmışlar bizdeki Minyatürk gibi. Minieurope u uzuunca gezdik ve artk Brüksel'e dönmemiz gerekiyodu :D Daha hediyelik bişiler , ve meşhur Belçika çikolatası alınacaktı :) Ve tabi çok geç olmadan da eve dönmek gerekti..
Brüksel gerçekten güzel bir şehir. Her yerde Avrupa Birliğiyle ilgili binalar görmek mümkün. Bi tarafta tarihi binalar görürken bi tarafta da modern binalar var. Oldukça farklı kültürlerden insanlar var. Türk de çoktu çünkü her yerde kebapçı vardı :)
Brüksel keyif aldığım şehirlerden biriydi. Yorulduk ama güzel bi gezi oldu..
, sonbahar
Kısayollar: Ctrl tuşu ile şu tuşlara

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder